Evet Pelin / bu son olsun,
Her neyse adı, bunun da bir kibrit alevi kadar ömrü olsun..
Ama inan bana,
Cümlelerinde devrim yaptığım satırlar,
Mantar kafalı şarap şişesinde gelmedi bana,
Bütün dünyayı içine almaya çalışan tamahkar yüreğin,
Kılcal köprülerinden geçerek ulaştı menziline,
Ulaştı mı / bilemem..
Şimdi, gözlerimde yorgunluğun belirtisi / başımı yastığa çeken,
Uyumak ve uyanmamak üzere huzur arayışı ki sorma / adı yok,
Tanımlayamadıklarımla alıp başımı gitme isteği / neresi olursa,
İki kişilik bir ülke var mı..?
Adım gibi biliyorum / gülüyorsun,
Ben realistim güzelim / tabi ki yok..
Belki herkes aşk zannetti,
Kutladı / seni, beni..
Kimi olağan bir şiir diye okudu / seni,
Ben değil şiir yanım yarattı seni..
Hiçbir aşkın sonunu merak etmedim / demiştim ya,
Nasılsa bitecek / ıslanmaya gelemem,
Evet aynen öyle,
Benim yağmurlarım hep içime yağar / sevdim diyemem,
Beyaz gömlek altına, kirli atlet giyemem.
Aslında Pelin,
En büyük aşklarımı tahmin edemeyeceğin mekanlarda yaşadım,
Hayata sıkı sıkıya bağlı gözlerin retinalarında,
Nasırlaşmış ellerin sıcacık ayalarında,
Gecenin bir yarısı balık ekmek arasında,
Sokak çocuklarının titrek bedenlerinde tanıdım aşkı..
Lösemili bir çocuğun zeytin tanelerinde,
Huzur evinde yalnızlığa mahkum ninenin şefkatinde,
Soğuk gecelerde sokak çocuklarıyla şapırdattığım işkembe çorbasında,
Mendebur bir gecede / trafik ışıklarında beklerken,
Elime tutuşturulmuş selpak mendilde yaşadım aşkı.
Ben hiçbir aşkımı iki kişilik yaşamadım Pelin..
Sen öleceğini bile bile gülebilir misin.?
Sen bayram sabahları gelmeyeni beklemek nasıldır bilir misin.?
Sen ayazda, boranda, yağmurda kartondan yorgan nasıl yapılır bilir misin.?
Sen yarı donmuş bir çocuk nasıl bakar bilir misin..?
Ben aşkı / iki nar kırmızı dudakta değil Pelin,
Pazar yerlerinde,
Gizlice çürük domates toplayanların endişeli bakışlarında gördüm.
Ben aşkı,
Çöpte ekmek arayan yalın ayak bir kadının kirli tırnaklarında tanıdım.
Öyle yaşadım..
Demem o ki,
Kalbur üstü mahallelerde büyüdüm,
Elit okullarda okudum,
Bembeyaz kadınlar tanıdım,
Ama hep kendimi, insanlığımı var oluş nedenimi aradım.
Ne hazindir ki Pelin,
Şimdi aşkına muhtaç olduğum yürekleri sömürerek yaşadım..
Evet Pelin,
Sen, kağıt mendil satan iki taze gözden hiç utandın mı..?
Sen, gecelerin katran karası rengine buladığımız,
Feryatlarına kulak tıkayıp,
Yüksek tonda anlamsız müzikler çalarken radyomuz,
Yanlarından geçip, bir de üzerlerini ıslattığımız,
Ezdiğimiz, tiksindiğimiz, korktuğumuz gerçeğin,
Aslında yalın ve tamı tamına insanlığımızın terazisi olduğunu biliyor musun Pelin.
Sen, kaldırım rengi iki minik el tuttun mu Pelin..?
Ve Pelin,
Bende aşk / iki kişilik değildir.
Bende yüzlerce çocuk beslenir, benim çocuklarım,
Onlarca aşkım var / kırk beşlik, ellilik ve hatta seksenlik,
Hayatın kendisiyle evliyim güzelim / yorar seni bu yürek..
Sen, aşkı Alsancak’ın mavisinde ararken,
Ben Beyoğlu’nun arka sokaklarında, büyük cami avlusunda,
Ve belki de seksenlik ninenin son nefesinde olacağım..
İşte orada tam da orada bu aşkı sonsuza dek yaşatacağım..
Elveda demiyorum sana Pelin,
Bu gece eline yüz lira karşılığı uzatılan mendili al,
Aradığın ben isem orada olacağım..
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz