Uç, ben saklarım kaburgamda kanat seslerini.
Yürüdüğüm yollara yapıştır
ıssız ve yorgun bildiğin ne varsa.
Haber ver şafağın çağıltısına
kanımı yıkayıp çocuk uyanışlarında bana bıraksın.
Ben “isyan”ın k’lerini koruyorum
ve kulak verin ölüme diyorum.
Akşamları yaşayan şehrin sokaklarında
beni savunuyordu üç kardeşten biri diğerlerine
“Nehirler hep denize döker kendini”
Bütün uçurumları teslim aldım ayaklarıma
şimdi buğdaylar sarartmaktadır yeyüzünü
yine de kendime bıraktım dağları
ve bir dağ gibi sığınağımdı halk.
Benim göğsümde çapraz barikatları vardı dağların.
Düğünleri parfüm yığınları olan şehrin sokaklarında
beni savunuyordu üç kardeşten biri diğerlerine
“Nehirler hep denize döker kendini”
Ölü anılıyorum şimdi bütün fahişelerin rahminde
oysa binyıllardır yaşıyorum çapraz barikatlarında dağların;
şatolar yaktım demirden ateşlerle binyıllardır;
binyıllardır yanmaktadır öfkem baharın orta yerinde.
Herkes göçebe diyordu bana bacaklarıma bakıp;
demire hükmediyordum buza bakan bıyıklarımla;
güneşi tanyordum;toprakla evliydim.
Ateş tapınaklarında hiç kınamadan göçebeleri
ki hâlâ yaşıyorum ateşin en yakınında
ve uydusu olan her yıldız biliyordu bunu
yaşayışıma hayret ve aldırış etmeden
fahişelerin rahminde ışıyan şehirlerin sokaklarında
beni savunuyordu üç kardeşten biri diğerlerine.
“Nehirler hep denize döker kendini”
Yaşıyorum ve bir dağ gibi yayıyorum karnımı
karnıma en kuytu isimler verildi çünkü
nehirler sevişti tok tutmak için beni
toprak damlarında yanmayı bekledi çocuklar
gün uyanışa geçti sıcak namlularımla
ve “dağ” benim iflah olmaz özetimdir.
Bütün dizelerini yitirmiş şehrin sokaklarında
üç kardeş beni konuşuyordu sığlığında akşamın.
“Nehirler hep denize döker kendini”
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz