Aklım
Hüzünlü bir ayrılık yolu tutturmuşken
İnce, çelimsiz bedenim sürükleniyor ayaklarımda
Saat geç gösteriyor
Tektük geçen araçlar günün son durağında
Mimari estetik fukarası sıradan bina yığınları
Sıralanmış
Dikmen yokuşunda…
Ağır ağır her kaldırım taşı
Gecenin yüzünü gösterir sarı cadde lambaları
Hangi düşünce deryalarınada kürek çeker
Bilinmez…sayılı insan kalabalığı
Habersizce, matem geçişime eşlik
Dikmen yokuşunda…
Yüreğimi
Hüzünlü bir ayrılık yolunun başlangıcında
Her an parçalanabilir, her an ağlamaklı
Yalnızlığın ateşinde közlenirken
Yükselde..bir bank’ta bıraktım
Ağır ağır sürükleniyor bedenim
Gecenin ılık esintisine aldanmaz
Biri sağ biri sol
Meteliksiz ceplerimde uyuyor
Soğuk terler ellerim
Dikmen yokuşında…
Son para bir tanrıça biblosu eder de
Sol yanımda sen ayrılıktan dem vururken
Alçıdan son çare hediye bana bir ümit etmez
Ağzım mühürlü
Gönlümde bir çizgidir Ankara akşamı
Çekip giderken sen Karanfile doğru
Pasajdan yankılanıyor (rençber’den) nağmeler
Hüzünlü bir ayrılık yoluna kapılmışken
Yaz yağmuru geçikmeden üzerimde
Damla damla süzülürken gözlerime
Dilime bağlanmış ayrılık şarkısı
Dikmen yokuşunda…ben…
Çankırı – Şubat 2007
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz