İstanbul Aşklarına
yaz başında çorap sökükleri dolanır ayaklarıma
yürümek zorlaşır iyice
yüzüm yansır sudan gökyüzüne
uçar gider bir serap yavaşça
sanki hüzünlü bir şarkının bitişi gibi
asker mektuplarında sesi buğulu gelir yarimin
sebebi olmayabilirse de olacaklardan sorumlu değildi aklım
ya kaçardım hüzünlü şarkılardan
ya da yapışırdım yakasına günahların
İstanbul ne güzel şehir
gel kurtar bizi bu uçuk yalnızlıktan
felakete gitmek ürkütmez aslında
kaybedecek bir şeyim olmadığında
kazanmayı planlardım
felaket içimdeydi
felaket içimde sendi
susma nefesine yetmiyor sesim
al git seni utanmadan yüreğim
al git
aniden seni sevmek gelir aklıma
mavileşir yalanlar
yaşanılar bir avuç ötede kalır
gitme dersin susarak
ölüm sol yanımda kahır
İstanbul’dan ayrılmak gerçekten ayrılık getirir
sanki huzurlu bir kervan geçişi gibi
gerçek ayrılığı yaşadığına sevinirsin
sözlerimin üzerinde söndürdüğün filitresiz sigaralar şahit
acılar yaştı gözümde o zamanlar
bronz ışıldardı güneş
bakma öfkene yetmiyor aklım
ver git beni bana elindeyse ver git
soğuğun ağzımızdan çıkardığı dumanlar
ve kulaklarımızda esir kalan birkaç özne
ölümden ibaret yaşam
boynundaki muskaya güvenen İstanbul için
ve ıslak bir kaval sesi parmaklarının arasındaki esinti
senin adın sevgilim senin adın
bütün sana inat
senden daha ayrılıkçı senden daha özlenilir
İstanbul’dan ayrılmaya benzemez sesin
ağır bir ağıt yaşı dökülür mercanlardan
boğaz’daki kayaların üzerindeki adam
denizkızına aşıksa hala
ne denizkızı ne deniz ne biz
adam kadar bekleyemeyiz
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz