seni düşünürdüm,
yağmur hızlanırdı
gecenin nehrine bir avuç gözyaşı bırakırdım
kırılırdı gölgem sokak lambasının yalnızlığında
evlerin ışıkları sönerdi bir bir
evlerin sakinleri ağlardı bir bir
uzağıma düştüğü için gözlerin
yağmur tanesinin karanlıkla sevişmesine imrenirdi gökyüzü
bir kıvılcım çakardı göğün saçlarında
çocuklar, bu aşka oturup ağlardı
üşüdüklerinden değil dudaklarındaki titreme
onlar kar damlayan boşluğa dillerini uzatan
küçük bir masal kahramanıydı
seni özlemek gibi bir imgesi vardı şiirlerin
yazılmamış cümleler dolusu
karın beyazlığı buna şaşar, donar kalırdı
işte tam bu an
sesini duyardım sessiz kalışımda
bu an, cama tutunamayıp süzülürdüm aşağıya
erirdim ağır ağır
şarkılar susardım maziye dönerken yüzümü
gelmeyeceğini bildiğim halde
bir tabak da senin için koyardım masaya
bir kaşık da senin için tadardım zehir ömrümden
azraille kol kola gezerdim ama ölmezdim
yaşadığımı hatırlar, kuşları arardım evlerin damında
kuşlar gelmez, adını yollardı
adın, iç cebimde taşıdığım güneş kadar sıcaktı
adın, şiirlerin öz annesi
adını söylerdim usulca
gözyaşlarım kanardı
uzakta oluşuna kanardı
gecenin hiç çevrilmemiş sayfası olurdu adın
taze bir yemiş gibi
sana üşürdüm
yıldızlar bir bir dökülürdü
yağmur, lapa lapa asılırdı uzaya çivisiz
yanına en son güldüğümüz fotoğrafı koyardım
sonra ansızın insanlar uyanır
bizi görmek için bakarlardı yukarıya
biz aslında her sabah ilk seferi yapan
bir vapur iziydik denizde
martılar vapurları hep bu yüzden izlerdi
yaz mevsimi yetişen bir bitki gibiydi ellerimiz
parmaklarım, parmak izini taşırdı
günlerce kimseyle el sıkışmazdım
ve kimseye el sallamazdım
seni hatırlar, saatlerce yürürdüm
gölgem yorulana kadar
anılara dokundukça gölgem uzardı
kıyıya vururdu bir dalga, bir mektup
mektupları açmazdım sözcükler eskimesin diye
seni düşlerdim,
yağmur yalnızlaşırdı
hüznümün ayrıntılarında gezinirdim
aşkın hüzne açılan kapılarında beklerdim
beklerdim bir bayram çocuğunun heyecanıyla
hiç açılmazdı kapı, ben gömülürdüm göğe
kuşlar taşırdı sesimi sana
sen farkında olmazdın
ben, seni bulurdum
kayıp bir aşkın bahçesinde
yağmur bahçeye ağlardı
bardaktan boşanırcasına
ben, kararırdım..
Antalya – 05.07.2005
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz