Şubat akşamlarının
Gözlerine vuran ışıklarıyla başlamıştı.
Hikayemiz bizim.
O zamanlarda biz
Sevmeyi bilmezdik henüz
Öğrettik birbirimize
Sevmeyi, sevişmeyi
Duygularımız yabancıydı bize
Şaşkınlığımız bundandı.
Biz konuşmayı öğretmiştik gozlerimize.
Suskunluğumuz bundan!
Siper bekleyen bir yoldaş gibi
Gözlerini şafaktan ayırmayan,
Kavuşmaktan başka şey düşünmeyen
Sevdalılardık biz!
Yüreklerimiz hep bir olsa da
Bedenlerimiz ayrıydı çoğu zaman
Ama yazık
Zamanın bize karşı durmak gibi
Bir şansı yoktu
Kavuşmaya kuruluydu saatler
Ve de günler sayılı!
O zamanlarda sevdalıların
Uğrak yeriydi
Pastaneler kafeler.
Bizim takıldığımız yerler ise
Nehir boyu banklar, çamurlu toprak
Ve deniz boyu kayalıklardı
Delikanlılar,
Pasta ve Amerikan kolası ısmarlarlardı
Kız arkadaşlarına
Bizse balık ekmek yemeyi,
Bira yudumlamayı tercih ederdik!
Tek mezemiz-dilimlenmiş olanından-
Kırmızı elma olsa da
Şarabımızdı
En vefalı dostumuz!
Dans etmeyi bilmezdik.
Öğrenmek de istemezdik.
Bizim şarkılarımız
Dans etmek için değil,
Sohbet etmek içindi.
Ne de çok şey anlatırdı
Şarkılarımız.
Onların koynunda büyüdü
Aşkımız
Üstad söylemekten usanmadı
Biz dinlemekten usanmadık!
Dinledikçe aşka susadık
Kulağımızda şarkılar
Susuzluğumuzu giderdik.
Penceremizden eksik olmadı hiç
Yusufçuk kuşumuz.
Biz dünyaya bakıyorduk
O bize bakıyordu.
Kanat çırpıyordu.
Saldık onu gökyüzüne
Güneşli güzel günler getirsin diye.
Biliyoruz.
Kuşkumuz da yok
Dönecek bir gün kuşumuz
Dönecek elbet
Kanatlarında güneş
Güneşi sunacak
Sen, sabret!
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz