Görmeden tan yerine düşen ışığı daha
Yumduk gözlerimizi, uçtuk meçhul sabaha
Zannettik doğar güneş, erişiriz felaha
Yazık! evdeki hesap uymadı hiç çarşıya
Istırapla, çileyle kaldık karşı karşıya…
Bilmedik ki, zamansız açan çiçekler solar
Düşünmedik, davul da dengi dengine çalar
Ah güzelim! Çare yok, durulmaz artık sular
İşte acı reçete: Taş basmak bağrımıza
Feryat etme boşuna, ses gelmez çağrımıza.
Ben taç yaptım çileyi aşkımızın başına
Neşe maskesi taktım gözlerimin yaşına
Müebbet hapis verdim kızdım gönül kuşuna
Kaderin kucağına atıverdim kendimi
Tozpembeye boyadım kömürleşmiş rengimi.
Ekmeğimiz kor olsa; yaksa, kavursa çile
Gösterme aşkımızı, hattâ kendine bile!.
Pırıl pırıl duygular n’olur düşmesin dile
Bilinmesin sırrımız, kalsın altın kafeste
Hem bugün, hem de yarın, hem de en son nefeste.
Ağustos 2001
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz