Muhtaç değildin sanki toprağa ve çamura.
İhanet ettin, yazık; yoğrulduğun hamura.
Bozmasaydın ah keşke ettiğin o yemini.
Toprak ve çamur şimdi çadırının zemini.
Vücudunla aranda bir incecik muşamba.
Kandiller şöyle dursun, yıldızlar sana lâmba.
Şimdi taşlar yastıktır, gökkubbe yorgan olmuş.
Seher vakti uyandın, için toprakla dolmuş.
Bebelere sırdaştır duygu yüklü geceler.
Ağlayan anne susmuş, rüzgâr ninni heceler.
Şu cenaze senin mi; çürümüş, kokmuş yerde.
Hani kalaysız kazan, teneşir, kefen nerde.
Tabut mu arıyorsun; kim bulmuş ki o lüksü.
Bulanlar bahtiyarmış yırtık yatak örtüsü.
Bedenin musallaya, ruhun duaya hasret.
Geride kalan acep alır mı dersin ibret.
Kabirler arasında toprağa akar sızın.
Bak “isimsiz” yazmışlar, belki gelinlik kızın.
“Dünyam” dediğin bu mu, gariplikler ülkesi.
Kucak açmış gel diyor ötelerin ötesi.
İstanbul – Eylül 1999
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz