Zaman yapraklar arasında kırılgan
buzdan bir fanus içindeyim herşey flu
kemirmek istiyorum bir köpek gibi
belleğimde canlanan gölgeleri
bu ne tür bir sanrı nasıl bir raks
…korkunun kuru sağanağında
griden daha gri bir sise batıyor
ufukta süzdüğüm hayaletin yüzü
çıldırıyor muyum yoksa yalnızlık mı kaçırıyor aklımı
sesler duyuyorum nerden geldiğini bilmediğim
uyku ve yokluk, gerçeklik ve hiçlik
bir matkap gibi deliyor zihnimin duvarlarını
karanlık bir uğultu ruhumu saran dipsiz tedirginlik
gitmek mi gerek yoksa kalmak mı hangisi daha beter
ay doğumunda bilenmiş uçurum taşları
yarını olamayan bir hançer gibi saplanıyor geceye
…korkunun ıslak göğsünde
kendime kefen biçiyorum iki kadınla sevişerek
imge karanlığında. Işıktan yoksunum
duvar bulun bana duvar(söylemek istemiyorum ama)
er ya da geç bu esmer tenli korkak
asacak kendini sarışın bir ağaç dalına
düş akını içinde çürük kelebek ölüleri
tensiz bir beden içindeyim herşey boş
silmek istiyorum geçmişin tansık izini
bu nasıl öfke nasıl bir isyan
…korkunun vakitsiz çöküşünde
kızıldan daha kızıl bir ölüme yatıyor
yakamda taşıdığım hayaletin yüzü
Adana – Aralık 2002
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz