I
/Gerçeğe düşüyorsa gölgeleri
Rüyalar da gerçek değil midir ki?/
139 yıl önce uyandım uykulardan
Çocuk kahkahaları ve doğurgan odalara
Bölünmüş eski bir evden
Yükselen dumanlarla…
/Üzerime tepelenen bu ölü toprakları
Ölünce gider mi ki?../
Hepsi geçer…
Her şey geçer…
Geçmenin geçerliliği
bile çok çabuk geçer
Beni bekleme zaman…
Gelmeyeceğim.
Aslında her bir anda
Aralanmış zincirlerden bir perde
Yarı hayat yarı ölüm bir arafa salar beni.
Bir ayağım sol yanda
Uçuşan kristallere takılır
Beni özleme zaman
Ardından gelirsem eğer
bir yanım öksüz kalır
Hayatın suratının bir tarafı hep buzdan
Üşümemiz de bundan
Üşütmemiz de bundan
Alıngan bir ufka döner ışıldayan yanını
Uzanan bütün elleri reddetmesi hep bundan
/Gözleri yaşlanmış en çok kadının
Fersiz sokak lambaları gibi tozlanmış
Ağlamış ağlamış da
Yıkayamamış /
Beni bekleme zaman
Hayat denen bu şımarık çağanın
Hiçbir nazını ve asla çekmeyeceğim.
Kırıklara basa basa yürüyoruz ve artık
Üç kere indirdiğimiz çizmelerden taşan kana
Kızıl karanfilleri koklar gibi
Eğilip eğilip de
ta ayaklarına kadar
Unutkanlıklarla dolu saydam kadehlerinden
Tek damla su bile içmeyeceğim
Beni bekleme zaman
Gelmeyeceğim
II
Sureti gökyüzünde
Taç yaprakları gibiydim
Bilseniz neler gördüm… nerelerde biçildim..
Köklerime indiğinde kanlı göz pınarlarım
Milyonlarca ölü çocuk sesini
Kendi sesimin her bir tutamıyla
bir ördüm
Bunlu bunsuz sorular tutuşturdum
bütün dal uçlarıma
Bir yabani adam gibi
traşsız ve biraz hayvan
Sonradan budadığım
dal uçlarıma..
Gökyüzü kızıl bir çanak
Gök yüzü kan potası
Kendi kökümde dindim
Sindim kendi köküme
Ölü toprağından olma dört duvar üzerime…
Hep üzerime…
Kıracak en ağır balyoz,
Duvara değil yüreğe
Hep en yüreğe…
Dizelerimin altında tozdan başka bir şey yok
Dizlerimin altın tozlarınıysa
Üfleyip gidiyorum
Yüzünü yüzüme çevir ey hayat
Senle konuşuyorum!
2004
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz