Beni inciten sevdiğime…
…
Bir ova vardı;
Biz ortasında…
Gökyüzü güneşten kopmuş,
Acı feryatlar içinde kararıyordu.
Kırmızılar, maviler, sarılar…
Bir bir kayboluyordu gökyüzünden.
Bir ova vardı;
Biz ortasında…
Ova sorunsuz, ova dümdüz ve çoraktı.
Sevgiye, suya, güneşe ve gökyüzüne muhtaçtı…
Çaresizdi, sabahı çağırdı avaz avaz,
Ufuklarında son alevlerini yaktı usul usul…
Bir ova vardı;
Biz ortasında…
Gökyüzünde siyah ve mavi hâkim sadece.
Güneşe duyulan özlem ve acı, siyah…
Güvendiği güneşe bıraktığı umut ışıkları, mavi…
Onlarda, ufuklardaydı alevler gibi.
Bir ova vardı;
Biz ortasında…
O dümdüz ova birdenbire dalgalandı,
Çorak topraklar etrafta dönmeye başladı,
Ne feryat eden alevler var ne de güneşin sıcak eli üzerimizde.
Pusulamız, mavi mavi umut ışıkları saçan ufuklardı…
Bir ova vardı;
Biz ortasında…
Dalgalandı, döndü ama sonunda duruldu.
Nerede mavi ufuklar? Nerede güneş?
Yüksek yüksek, siyah-beyaz renkli sarp kayalar
Ve biz uçurumun kenarındayız…
…
Zifiri karanlıkta tutulmamış eller…
Tutulmuş ellerde, sıkılmayan avuçlar…
Sıkılmış avuçlarda, geçirilmeyen parmaklar…
Geçmiş parmaklarda, duyulmamış güven…
Duyulmuş güvende, Hissedilmeyen Sevda…
Hissedilen sevda da, tutulmamış eller…
…
Bir ova vardı;
Onlar ortasında…
Kız sordu. “Hani nerde mavi ufuklar?”
Erkek cevapladı… “Güneş doğmayacak herhalde…”
Ve o sabah güneş doğmadı ufuktan…
…
Adana-Aydın karayolu – Ocak 2005
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz