Üye Girişi »     
İçimizde ve Dışımızda

I

Gölgenle acıyan bir ışıktan geliyoruz.
Bütün aynalar suretlerine dönüyor
yavaş yavaş bir patikadan.
Patikalar kendilerini bir koruluğun içinde zannedip gülüyor aynalara.
Suyu unutmuş gözlerin,
bir kuytunun içinde lal olmuş dilimi arayıp bulurken.

Geceye rastlıyoruz kalabalığı soğumuş bir akşam üstü.
Hepimiz biliyoruz erken henüz karanlık için.
Ama dünya bu, üstünde durmuyoruz.
Gece kuşları kendi dillerinde şiirler okuyor.
Bir damla su düşüyor,
ağaçlar yapraklarını koyup başının altına, yastık yapıyor sana.

Biraz daha dolaşsak bir rüyaya düşeceğiz birlikte
Dilsiz kalmış bir nehir kendini öylece bırakmış
bir vadiye hayat çizerken.

Su dökülüyor ellerine bu hayatın ucundan.
Bilmelisin, ayrı ayrı okunmaz gece ve gündüz.
Çünkü herkesin içinde ara sıra gidilen avare bir deniz vardır.
Hem gündüz hem gece.

II

Nehirle birlikte seni alıp dönüyoruz.
Mavi bir ışık karnının beyazlığını gösteriyor
suyun gülümsemesini ortasından bölerek.
Bir sevinç oluyor elinde şekerlerle dağılıyor sokaklara,
gözlerinle buluşunca.
Ve her renginde bir balık atlıyor diğerine,
taşıdığı yeni renklerle. Ta beyaza.

Gelir gelmez
rengini yitirdi balık
karaya.

Beni çağırdın kaybettiğin ışıkları yüzünden ayıklarken.
Unutmadın ama sana “kal” diyen
ve kendini boynuna asan umut denen hançeri.
Usul usul okşadın kapandığın her denizde.

III

Toprakta, kendince boy veren bir aşkın ziyaretinden geliyoruz.
Zeytinler hemencecik yeşeriyor bizi görünce.
Acılıklarını kaybediyorlar.
Zihnimizi çağırarak dudaklarımızın ateşlendiği yere.
Yağmurlar dökülüyor o akşam,
gizli kalmış çocukluklarımızı da bulup,
hepimizin üstüne, boşanırcasına gökten.

Hatırladık bütün unuttuklarımızı.
Gece o zaman bağışladı bizi, birbirimize.

Çünkü her ırmak içinde soyunmuş bir su taşır.
Denizlere varınca giydirmek için tuzla.

IV

Sorarım ne gerekir bir akarsu olmak için; güneşin susuzluğunu gidermek mi,
yoksa farkında olmadan yaşamak mı, akıp gittiğinin.
Sorarım ne gerekir bir soruyu doğru sormak için.
Gençliğini bırakıp gitmek mi, ihtiyarlığından önce.
İşte düştü düşecek bir cevap daha hayata.

Kayısı ağaçları, elmalar ve üzüm bağları yan yanalar.
Kimse duymadan dalıyoruz içlerine ve görmezden geliyoruz bağcıyı.
İşte cevap sana içindeki boşluğu büyüten
ve dışındaki yokluğu biraz daha daraltan.

Yine…

V

Sıkılıyordur iki satır yazı yalnız başına bir kağıtta.
Kağıt kendini beğenmiş çünkü;
şikayet ediyor harfler, kelimeler umursamaz,
cümleler arasını bulmaya çalışıyor, kavgalıların.

Güneş giriyor derken araya, içi üşümüş bir sabah,
kapısını aralıyor anlayalım diye göründüğü kadar uzak olmadığını, düşten.

Biraz sıcaklık sunuyor herkese.
Her zaman başka bir yanı da olduğunu bilelim diye hayatın.
Susuyor güneş.
Kirpikleri, kaşları, saçları tutuşuyor,
kimse kurtaramıyor onu; yağmurlar, bulutlar
çaresiz gökyüzünde, bir geçmişi anıyor.

Ve durmadan ağlıyorlar bir ırmağı çoğaltarak.
Güneş yanıyor öylece, içimizde
Ve dışımızda.



İzlenme: 34 Görüntüleme
Puan:
1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars (No Ratings Yet)
Loading...
Ekleyen: admin

Yorumlar

Yorum Yaz