Bu gece güneşi kaybettim şehrin loş ışıklarında
Bu gece kendimi inşa ettim şehrin varoşlarına
Kimse görmedi, karışmadı ve ben acele ettim
Sağlam binaları sevmediğim için
İskambil kağıtlarını kullandım
As, aklımı; papaz, en değerli varlığı
Kız, duygularımı; vale eylemlerimi
Onlu, hayallerimi temsil ediyor.
Ben en güzel hatamı bu gece yaptım.
Dört duvarı diğerlerinden, çatıyı da papazdan yaptım.
Oysa ben hep hile yapardım
Desteden her defasında as’ı seçerdim.
Tatlı bir deprem hiç hesapta yoktu
Saçlarının rüzgarı, gözlerinin tılsımı evime doldu.
Ve tüm ağırlığıyla papaz kartların üzerine çöktü
Ben hiç gülmediğim için güldüm
Ve ben hiç ağlamadığım için ağladım
Ben şimdiye kadar hiç güneşi kaybetmemiştim
Bina yapmamış
Yıkılmamış
Gülmemiş
Ben şimdiye kadar hiç ağlamamıştım.
Bir samanın güneşe kafa tutuşunu gördüm
Kendini ateşe attığını, yaktığını
Kaybolan benliğini gökyüzünde gördüm.
Şimdi anlıyorum bir ölümlü niçin gökyüzüne sevdalıdır
Küçük bir kız niçin saman alevine tutunur
Şair niçin eteğini çeker kızın
Anlıyorum siz niçin anlayamazsınız
Hava niçin kararır ansızın…
Bir oyundan ibaret olan benliğim son kez pas diyor
Kağıtlar asla karılmayacak
Aklım as olmayacak
Bir daha as’la hile yapılamayacak…
Gökyüzünün pınarlarına taş tıkamak imkansızdır.
Yeryüzünde onların akacağı gözler vardır.
Gökyüzünün kelimelerini silmek imkansızdır
Yeryüzünde onları mırıldanacak diller vardır.
Gökyüzünü betimlemek imkansızdır
Yeryüzünde onları hissedecek kalpler vardır.
Gökyüzünde Tanrı’yı kaybetmek imkansızdır
Yeryüzünde onu hatırlatacak gül vardır.
Bir kerelik çekiştir sineye gökyüzünü
Bu, yaşarken onu kokusuyla, seyretmektir senin gülyüzünü…
Ben unutmakta zorlanıyorum seni
Eğer anlayabiliyorsak tanımlanamayan şeyi
Onu unutturacak tanımlamaları anlamak zordur.
Fakat şimdi ben anlıyorum
Şair niçin konuşmasını bilmez,
Bir kör niçin gördüğünü anlatamaz,
Güneşin aydınlık sayfaları
Niçin gecenin karanlık kalemini bekler.
Anlıyorum, ne beklediğini bilmeyen çocuk
Niçin ve neyi beklediğini bilmeyi bekler.
Şair hangi kuşun hangi şafakta öleceğini görmeni bekler…
Tatlı adalar dibe battığında
Denize açılmaya gerek kalmayacağı gibi
Avuçlarında mehtabın tatlı yıldızları söndüğünde
Çocuk da sana giden sandallarda yalnız kalacaktır.
Yine de elimde değil söyleyeceğim
Ben ışıkların altında aydınlığı arayanların ilkiyim.
Işıkları aydınlatmak için,
Güzel ama ”karanlık”bir meşaleyi
Güneşle tutuşturan çılgınların da ilkiyim.
Fakat ben,
Saman alevlerine atılan bu kördüğümü çözmen için,
Senin narin parmaklarını
Sadece seni arayanların sonuncusuyum…
Ankara – 01.10.2003
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz