Sıramı beklerken alaca şafağı seyrederdim yaşlı gözlerle
Geçirmek için ipi boynuma, salyaları dökülürdü ağızlarından
Gaflet anında yakalanmışım, ölümün pençesine
Yorgun bedenimi taşıyabilir mi darağacı
Öylece, sessiz ve karanlık bir avluda
Sahte gülüşlerini görmeden aç kurtların haykırışlarını
Yarını görmeden, sesini duymada sis perdesi inecek gözlerime
Güneş ne güzel doğacak pencerenden
Sımsıcak buğusuyla kahvemi yudumlamak olmayacak
Isıtırken bedenimi güneşlü bir sabah
Sessizce çıkıp geldiler, gösterinin parçası yapmak için
Hüzünleri sererken yaşamın üstüne
Ölüm ansızın yakaldı sorgusuz, sualsiz
Kolay olurdu sen olmasan geride
Biliyorum kızıyorsun bana,
Elimden gelen olmadı soluksuz kalmamak içi
Terkeder miydim, ben sende yaşamı seçmedim mi
Ne olur kızma bana, yaşam senle anlamlı güzel
Son bir ses olsaydın koşarak giderdim ölüme…
Çankırı – Ekim 2006
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz