I
Kanıma düştün; günyüzü
yüreğim.
ne var ki diyeceksin
bir bilinmezin kenarına çömelmiş
istanbul
dilimden düşmez yalanlarıyla
kanımdan düştün kanımca
ve söylevleri dilin
eskiyi tekrardan ibaret ne yazık.
oysa ki sana söylemiştim
giderken; gideceksen ardıllarını büyütme.
ki sen kundakta bebeler bıraktın
ellerime
bana da onları büyütmek kaldı içimde.
II
Kapımı çalan bir ses var sürgün
Mekansız içli bir ses gecelerimi bilen
Kapımda gün eden sesler var
Günaydın diyen, kapımdaki kim?
Kapımı korkuyorum
Kapımda korkuyor mu ki kim?
Bana tanıdık bir sesle seslen duyayım seni kim
Bana buğulu olmasını beklemediğim bana
Sonsuzluk vaad etmeyen bir sesle seslen
Cevap vereyim; kim?
III
Tanımsız bir sessizliği var hayatın
Tanımsız ve devinimsiz bir durağanlık akıyor
paçalarından bu şehrin
Herşey ağır çekim.
Bir filmin fotoğraf kareleriyiz
bir ayrılığın tarafları olmak gibi ağır bir yük sırtımızdaki.
ve giderek kurtulacağız günahlarımızdan
Hafifleyeceğiz şehri ağırlaştırdıkça ağırlaştıran.
IV
kapımda kanıma ekmek doğrayan
bir rüzgar
sesinde yürek burkan bir acı var!
kapımda hiç tanımadığım bir surat
dudaklarımda son bulsun bu nefes diyor.
dudaklarım kapılarım mühürlerim…
ah kimselerce konuşulmayan dillerim.
az ötemde müşkülpesent bakışların.
her daim kalçaların
az ötemde
suskusu yazgıların çağrılıyor…
ve kapılarım susuyor bir notanın bilinmezine.
kapımda
ekmeğime
kan doğruyor bir gece…
eteklerimde sessiz bir bilmece…
İstanbul – 20.08.2002
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz