kaybolan şehrin, yitik çocukları onlar;
yitip giden değerlerin bedelini ağır ödüyorlar.
kendini kaybetmiş bir şehir,
kişiliksiz, benliksiz,
hatta şehir olduğunu unutup,
kendini bir dünya sanacak kadar densiz.
her gün yeni bir hayatı yutup büyüyen,
daha da devleşip, bencilleşen,
canavar gibi bir şehrin içinde,
kaybolup giden çocuklar; çocukluklar…
çocuk demek mümkün mü onlara bilmem?
çocuk dediğin oynar, güler, sevinir be annem.
onların gözünde ise korku var, acı ve elem.
yarının ne getireceğini bilmeden
yaşamak savaşı veren yüreklerinde
küçük çırpınışlar, sevinçler olmalıyken
ne yazık ki korku var, tedirginlik ve
gözlerindeki soru işareti neden??
çocuk dediğin yarına umutla bakmaz mı?
bir oyuncak elinde bir o yana bir bu yana koşmaz mı?
çocuk dediğin annesinin sıcak kokusuyla uyumaz mı?
peki; bırak oyuncağı ayağında ayakkabısı bile olmayan,
annesini belki de hiç tanımayan
elinde bir paket mendil ya da sakızı satmaya çalışan
bu çocuklar… çocuk değil mi??
24.10.2005
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz