Gramla mutluluk satan kuyumcularda rastlardım gözlerine
Cebim kadar yüreğim de yanardı.
İşporta tezgahlarının ikinci el kitapları kadar,
yorgun ve değeri yitirilmiş yaşantımın arka bahçesinde yeşerirdi
kuru dallarımın yaprakları.
Gün batımlarının hiçbir işe yaramayan alın teri yorgunluğuyla,
cebimdeki meteliği sevdana biriktirirdim.
Hep yemekten sonralara sakladığım paketteki son sigaramı,
şimdi sensizliğin sonralarına saklıyorum.
Bu ateşi sönmüş hayatın ızdırap sokağında,
kuşların bile kırıntı bulamadığı bayat ekmek kuyruğunda,
yarı aç bedenlerin sefilliğini unutmak için
sevdalarını katık yapmaya çalıştığı saklı yakarışta olduğu gibi,
ben de sana aç kaldım.
Hiçbir yeterlilik yeteri kadar yeterli gelmiyor insanlara.
Sadece sevmek yetmezmiş gibi
sevdalara vasıf aranıyor.
Beyaz atları haciz edilmiş prensler
yayan aşkların yavan hasretiyle
kavuşamamanın bekâretini çaresizliğe bozdurdukça
Aklımı ilaha naklediyorum…
Oysa en zor zamanların tek tesellisiydi aşk.
Onu da bencilliğe kilitleyip,
üzerine fesatlığı örttüğümüzden beri
hep kuyumcular satıyor mutluluğu.
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz