Bir adaletin adaletsizliği ile
kaybettim seni ben
Yaramaz bir çocuk gibi sessizdi jüri
Oysa ben…
Boşver; önemi kalmadı artık
Şimdi herşey daha güzel
Nasıl ki;
gece kadar sıcak bana
gündüz kadar da uzaktır artık
ulaşmak sana…
Oysa birgün seni bulurum diye
Ben senin adını
Yerden gökyüzüne ulaşamayan
tüm yollara yazdım
Ömrümün bitmez, tükenmez kurşun kalemiyle
Yazık ki anlamadın
Bir anlasaydın sensiz ne yapılır
Zaten bunları yapmazdın
Bilemezsin ki bir gözün nuru
Yada yaşanılmamış bir ömrün varı
senin yokluğunda
nasıl viran olur her günü,
nasıl bir çöp yığını olur her anı
senden uzak, şehirden uzak
sevda kokan pisliklerde…
Bilemedin
Sana ömür değil
Bir ömür adadım
Bilemezdin
seni her bulamayışımda
senin yokluğuna inat
hiç değişmezdi kararım
Bilmek istemedin
her sabah uyandığımda
hep aynı umuttu içimdeki
hep aynı heves
hep aynı yakarış sensizliğin isyanına…
Şimdi biliyorum ki
sensizlik keder olur bana
ya sana can olur, seni beklerim
ya ben de, senin yokluğunda
benden çeker giderim
Hayat kadar güzel
Yaşam kadar umut verici
Ölüm kadar da gerçek olan
Gerçek şu ki
Benim sana olan aşkım
Öküz ile tren arasındaki
Felsefik düşten başka bir şey değildi
Tüm yollardaki makasların
Beni sana yönelttiği
Son istasyonunu arayan bir trenim
Sense bir sevda ök-süzü
Aramıza girense o !
İşte o öküz…
Kuyruk bile titretmeyen ki
dondurmuş bu havada
Hala senle ısınırım ben
İçimde büyüttüğüm,
içimde yaşattığım senle
Fırından yeni çıkmış
Dumanı sen kokan
Bir ekmek sıcaklığındaki senle
Sana sürülmeye değer
bir yağ bile olamadım ya
hala ona yanarım
küflü peynirim benim…
saatlerin bile geri alındığı bu gecede
ben seni geri alamadım ya
hala buna yanarım…
Bir mangal dumanıdır artık
yaşanılan herşey
Sadece
rakı kadehlerinin huzuru kalır
Sessiz, sakin ve beyaz
Ve biraz da
soğuk havada iç yumuşatan bir sıcaklık,
Sandalye üzerindeki mayışmışlığımız gibi
Kıçımızda esneklik yapamayan
Bir huzur işte…
Vurulmuşum
yağmur yağanda
Vurulmuşum
Issız bir sokakta, yokluğunda sensizliğimin
Vurulmuşum
şimdi seni nasıl aramaz gözlerim
Bir diken olur artık hayat bana
Ürperti olur içimi titreten
Uğurlamadır, kimsenin yolcu etmediği
Karşılaması da yoktur ki
Umutla beni bekledikleri….
Yağmurlu bir geceyle birlikte
ıslanmışlığını dinlerim ömrümün
Çamurdandır bütün kum saatleri
sen olup akmaz artık sevda yığınakları
Su birikintisinden ibarettir herşey
İçimde biriktirdiğim sen bile
zerredir kararmış bulutların arkasında
Ve herşey zor gelir
Dönüp sırtını gitmek vardır
Neylersin ki götürmek de yasaktır
Neresi olduğunu bilmediğin yere
Sana zarar herşeyi….
Götürmek istesen de yanında bir çiçeği
zordur onu çıkartmak bu çemberin dışına
Yıldızlar kadar yuvarlak
güneş kadar köşeli
lanet olası
bu hayat yada mayat çemberinin dışına…
Komadadır artık tüm sevişler
Bir bitkinin bitkisel hayatındadır herşey
Çığlıkları da duyulmaz olur
Komadan önceki titreyişlerin…
Bilemedin
Ömrümü tükettim ben
hasretinle yana yana
Bilirsin
bir taş nasıl basılır bağıra
Biliyorsan
Nasıl mutlu olunacağını yokluğumda
Gönlünün darağacına, as da kurtar beni ne olur
Gidiyorum diye kızma bana
Sus da,
bari sen öldür beni ne olur
Ah bir görsem yüzünü
İçimde fırtınalar kopartan
Dışımda, derin yanıklar bırakan
ömrümün dağlayanı, yüzünü
Son bir kez görsem
Görsem de gülse yüzüm,
Yüzünle, hüzünle
Görsem de gitsem
tüm türkülerdeki turnalarla
yardan haber getirmeyen
kanatlarında esmer bir sevda taşıyan turnalarla…
Artık gerek kalmadı
Ne sana,
Ne de hiçbir zaman adam gibi kuşanamadığın
Kuşatmasız sevdana
Baharda, karlarla birlikte
Dağlardan süzülüp gelen pınarlar kadar
Sakinim artık,
Akar giderim ömrümün, ilkbaharından sonbaharına
Ve ben mutluyum
Temiz havada, ciğerlerimi yakan hava gibi
Ve ben huzurluyum
Başını yastığa koymuş, yorgun bir işçi gibi….
Ve ben gururluyum
Her akşam evine ekmek götüren bir memur gibi…
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz