her şatoda bir insan
her insanda bir şato
inşaa eden bu iklimde asıl olan
satoya girip
insanı çıkarıp
insandaki şatoyu keşfetmektir!

şatonun ışıkları
şatonun zarif ışıkları
büyülü ışıkları şatonun

yürütür seni
seni koşturur sabaha

ulaşamazsın hiç bir zaman,
herhangi bir
yoldan sabah
olmadan, olursa
sabah; anlamsızdır ışık…

işte!
senin gece gördüğün şatoyu
gündüz bulman
na mümkün yanmadan
şatonun ışıkları içindeki

sen yeter ki
keşfet; içindeki deryayı
bulunur elbet
bir yatak deryalarda
deryanın akacağı

diyarların gizemi var idi
insanların suretlerinde
her suret bir
sel’e gebe
ve her selde
taşınmakta bu suretler
bir sal’da (nuh’un gemisi???)

suretler… t’nin sel’e kapılması
ve şarjörde yarı ıslak
duran sureler!…
in hük mü ifrar ediyor
utopia’ya
ikibin yirmi dokuz
tanrıyı tekilliği parçalamıştı
bir zamansızlık anında
şimdi topladı
sur’ ve suretlere üflendi
is ra filin nefesi kesildi…
tanrının beynindeki cosmos’u
karıştı
çekmecesini açtı; ama
notlarını bulamadı
kah ve sini yudumladı
ve fazla sinirlenmedi
yiten notlarına…
tanrı izine çıktı
muhammed mustafa…
ki eğer 2029’un
sıfırına sığarsa boyun ve boynuzunuz

ve çıkabilirseniz 9’un üstüne
asabilirsiniz kendinizi
muhammet mustafa
tanrı izinde
utopia’nın fil
izinde
bir güle gebe
tomurcuk… selam!
etle…