biri tek elden sedirin üstünden bir kapı
aralığından erguvan kanadından tulu’ya meftun bir dilde_ibeste den;
çözülüp dökülse sersiz bentlerinden utangaçlığından dökülse o şehir,
o vapur, o taneleri sayılan
hiç olmamış olan başak taneleri,
bir kedere zaim hüzünbaz tıngırtılara edalı,
süzüle süzüle dökülse bu kanatlı şehir; durmaz bilirim her candan
mavilik gökyüzünde,
bilmediğim şahmerdanlar yaşatmışken
bu babayiğit ocak,
kardelenlerle yeditepede bir oyun;
kader oyunu;
ne çıkarı var
ne kız kulesinde deniz
yaşatmak derdi,
olup biteni kötülüğü iyi olan
her yaşanmamış hayatı
deli olmadan veli oldurabilmek selamsız;
yaşayan sultan ahmet
ve surlarda bir kahvaltı sonrası
dalınan hayaller
açık pencereden tütsülü
bir geceden kalma
boğaz gemilerinde
salıncak kurulmuş
toz pembe günlerin çığlıkları
kargaşadaki düzen bunaltıcı
ama heyecana dem.
doyumsuz sabahlarında
bir tezgahtarın geçici
tezgah oyunlarındaki aldırmayışı,
sessiz ve çaresiz akılcılık
oyunundan ibaret
bir temelsiz çıkışa gebe
tramvaylar otobüsler ve harem
dünyanın bittiği yer;
hüzün akşamlarından kalan
bir naradan ömür çıkartmaya çalışan
gecesi gündüz olmuş
bir diğer gamlı hayalin bile
ulaşamadığı bulutun üstündeki misafir;
gecenin bekçisi
gece mi onu bekler
gecede mi her bekleyiş muamma
bir cıkış yolu arar insanlık
bu sıkıcı bunaltıcı şehirden
yok mu hiç gelmeyecek bir kayık?
gidişi olmadan sevebilmektin İstanbul
yılgınlığımın kanadı İstanbul…
ne can alıcı şehrim! İstanbul.
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz