Bir zaman tünelinde seyreden bu mekanın
İki günlük sahibi bir anlık efendisi
Bir kuş gibi uçarak göğe değse de şanın
Yine de yanındadır ölümün acı sisi
Gözlerini yaşartıp benliğini sarartan
Her an yanında durup sana ahbablık eder
Balları zehir edip zevklerini karartan
Bir gün gelir sana da hadi gel gidelim der
Yokluğun zilletiyle gözlerini kapatıp
Diyemezsin birader ben gelmesem olmaz mı
Bütün düşüncelerinden onun adını atıp
Kurtuldum sansan bile birgün gelip bulmaz mı
Altın yaldızlı sözler cakcakalı zamanla
Oynaşarak geçerdin kısacık hayatını
Kah alçaldın kül ile kah yükseldin dumanla
Zevkin zirvesine doğru sürdün durdun atını
Nice fetihler yaptın toprak kattın toprağa
Sihirli değneğinle dokundun herbir yere
Şerefini duyurdun dağa taşa yaprağa
Kaç kere cana kıydın kan akıttın kaç kere
Mızrağının ucundan sivrisinek korkardı
Dünyayı doldururdu dünyadan çaldıkların
Haşmetinden al renkli aslanlar da ürkerdi
Herkesi doyururdu herkesten aldıkların
Böylesine kuvvetli böylesine güçlüydün
Yere bassan yer bile yarılacak sanırdın
Bir kere değil sade onbin kere suçluydun
Ne adalet bilirdin ne Allah’ı tanırdın
Bak şimdi kefen giymiş saçın ve sakalların
Belini bükmüş felek zayıflık vurmuş sille
Tek bir yola çıkıyor artık bütün yolların
Ne savaş zafer verir ne de iş görür hile
Heyhat! Seni de sindirecek dört kulaçlık çukur
Üstünde tepindiğin tepinecek üstünde
Sana acımayacak ne zengin ne de fakir
Ne zalim bir adamdı yazılacak büstünde
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz