Gezginliği yerleşik
Sığ toprağın gizemine büyümüş
Kısa pantolonlu gelincik
Ovalarda bir turaç
İncecik boynu kırılgan
Bozkır ateşleri söndürülmüş
Çok eski bir haziran
Ürpertisinde sevdaların
Nasıl da üşümüş sırt çantası
Tadı belleğinde dalgın bir öpüş ki
Salıvermez ayrılığı dudağından
Özlemi savunan kapı eşiği
Geçitlerine yasak örülmüş duvar
Kendini unutan paslı çıngırak
Sessizliği kırık camların
Mızıkası eskimiş bir çocuk
Üzgün sesleri yineler durmaksızın
Süreğen hüznüyle bir ip cambazı
Yürürken telden köprüsünü
Düş alazına vuran çocuk yüzleri
Gibi bakıyor ayçiçekleri
Utangaç gülüşlü bir yolcunun
Okul kasketine takılıyor suskunluğu
Yalımlarla koşuyor çocukluğu yitik
Sevginin giyimsiz koyaklarına
Güncesinde eksi sonsuz bir soru üşüyor
“Ne kadardır ömrü telgrafçiçeğinin”
Kaynak: Gösteri Dergisi, Ocak 2004
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz