Beyaz bir tümsek, köprü direğinin yanı başında
Taş gibi bir can yatıyor, titremek yasak karakışa inat
Yırtık çizmeden karaya vurmuş baş parmak
Gökdeki kartallar mı gersin şu yatana kol kanat
Kim bilir rüyasında kuştüyü yataklarda yatıyor
Gerçekte köprünün artık taşları sırtına batıyor
Morarmış ellerinde kan bile dolaşmıyor
Saçları dikenli kır çiceği gibi her teli çok şey anlatıyor
Elimi yüzüne dokunduğum an teleşla açtı gözlerini
Toplanırken üzerindeki beyaz kürk yerlere serpildi
Uyandığı yer yine aynı taştan döşekti
Gözlerinden akan sel gibi yaşlar soğuk karları eritti
Şehrin şatafatlı ışıkları çöplük ve sinekleri aydınlatıyor
Köprünün altı karanlıktır burada bir garip çoçuk yatıyor
Bu yetimin hakkını soysuz itler dansözlere takıyor
Saçları dikenli kır çiçeği gibi her teli çok şey anlatıyor
Yarından umut yok bu rüzgar böyle acı acı eserse
Devlet bu garipleri medya maymunlarına teslim ederse
Onlar da şöhret uğruna kameralar önünde severse
Yarından umut yok bu rüzgar böyle acı acı eserse
Dualar ediyorum şu köprüleri yapan ustaya
Kavuşturdun binlerce canı soğuk da olsa yuvaya
Sitemim sislere değil ısınmak bilmeyen havaya
Suç sende garibim yoksul gelmişsin dünyaya
Ankara – 1997
Puan:
Yorumlar
Yorum Yaz